Hadi Düşman Edinelim

-
Aa
+
a
a
a

6 Nisan 2004Znet

Resepsiyoniste soruyoruz.

‘Odanız var mı?’

Bize dikkatlice bakıyor, özellikle yol arkadaşımın parlak kel kafasını inceliyor.

‘Hayır’ diye cevaplıyor.

Masasının arkasında bulunan altmış oda anahtarını fark etmemişiz gibi görünmeye çalışıyoruz -otel bomboş.

‘Yakında boşalacak odanız var mı, peki? Gelecek hafta mesela?‘

Tereddütle cevaplıyor: ‘Hayır‘

Şu ankaldığımız otele geri dönüyoruz – buradan ayrılmak istiyoruz çünkü ortalıkta buranın ne zaman bombalanacağına dair bahisler dönüyor  – televizyonu açıyorum. BBC, Richard Clarke‘ın 11 Eylül  Komisyonu’na verdiği ifadeden bir bölüm gösteriyor ve ulema takımı Irak işgalinin Amerika’yı daha güvenli bir yer haline getirip getirmediğini tartışıyor.

Onlar, ABD işgalinin anti-Amerikan bir nefret dalgası doğurduğu bu şehirde, bir otel odası bulmayı denemeli. Bu nefret dalgası o kadar yoğun ki, sadece ABD askerlerine, işgal yönetimine veçalışanlarına yönelik değil, yabancı gazeteciler, ilk yardım görevlileri, tercümanlar ve Amerika’yla herhangi bir bağlantısı olan herkes, bu nefretten nasibini alıyor. Bu yüzden resepsiyonistin kararını yadırgamıyoruz: Irak’ ta hayatta kalmak istiyorsan, bizim gibilerden uzak durmalısın. (Kanadalı olduğumuzu açıklamayı düşündük ama Amerikalı  gazeteciler yeni satın almış oldukları türbanların ardına saklanmak istemedikleri zaman Kanada’nın çınar yaprağını gururla taşıyorlar.)

Amerika işgal gücü başkanı Paul Bremer, henüz hicab takmayabaşlamadı, onun yerine yenidoğmaya başlayan Amerikan düşmanlığınakarşı her zamanki öngörüsü ile mücadele ediyor. Bağdat, Baghdad Now gibi beceriksiz basın organları ile kaplandı. Bunlar, Amerikalıların Iraklılara basın özgürlüğünü nasıl öğrettiklerine dair makalelerle dolu. Bundan önce koalisyonun Iraklı insanlar için iyi bir şey yapacağını asla düşünemezdim.’ diyor bir öğrenci. ‘Şimdi ülkem için ne kadar yararlı şeyler yaptıklarını ve bunun yarattığı sonuçları görebiliyorum. Dilerim insanlarımız bunu benim görebildiğim şekilde görürler .’

Bremer, ABD askerlerine Mukteda El Sadr ’ın yandaşları tarafından çıkarılan gazeteyi kapatma emri verdiğinde ne yazık ki Iraklılar basınözgürlüğünün farklı bir şekliyle karşılaştılar. Şii lider, Iraklı sivillere düzenlenen saldırıların arkasında Amerikalıların olduğunu öne sürüyor ve geçici anayasayı ‘terörist yasa’ olarak lanetliyordu. Bu zamana kadar, kendisiyandaşlarını silahlı bir direnişe çağırmaktan kaçınmıştı. Ne var ki buradaki pek çok insana göre gazetenin kapatılması-ki gazete, işgale karşı barbar olmayan bir direniş yoluydu - tam da Şii liderin ihtiyaç duyduğu şeydi. İşgale karşı silahlı direniş, Başkanlık Delegesinin uzmanlık alanı olmuştur: Bush tarafından azarlandıktan sonra Bremer’in ilk hareketi, 400.000 Iraklı askeri kovmak oldu; hak ettikleri emekli aylığını ödemeyi reddet ama silahlarını taşımalarına izin ver- belki ilerideonlara ihtiyacın olur.

Amerikalı askerler gazetenin kapısına kilit vururken, ben kendimi Amerikancılığın vahası olabileceğini düşündüğüm Bağdat Meşrubat Şirketinde buldum. 1 Mayıs’ ta bu şişeleme fabrikası, Amerikan kültürünün en güçlü ikonlarından birini, Pepsi – Cola’yı üretmeye başlayacak. Bağdat’ ta Amerikalıları sonuna kadar savuncak tek kişinin  Bağdat Meşrubat ŞirketininMüdürü Hamid Jassim Khamis olacağını düşünmüştüm. Yanılmışım.

Yanyana dizilmiş yaklaşık otuzPepsi ve 7-Up şişesinin arasındaki Khamis, ‘Irak’taki tüm karışıklığın müsebbibi Bremer‘ diyor. ‘O, Iraklıları dinlemedi. Irak hakkında hiç bir şey bilmiyor. Ülkeyi mahvetti, sonra da yeniden inşa etmeye çalıştı  ve şimdi bizler birkaosun içindeyiz.‘

Bunlar Khamis gibilerden değil, radikal dincilerden ve Saddam yanlılarından duymayı bekleyeceğimiz sözler. Pepsi ticaretinin, Amerikalı uluslararası bir şirket tarafından Irak’ın yeni ‘serbest piyasasına’ yapılan getirisi yüksek bir yatırım olmasından dolayı değil, çok az kişinin savaşı Khamis kadar desteklemiş olmasından dolayı. Khamis’insavaşı desteklemesinin sebebi, iki kardeşininin Saddam tarafından idam ettirilmiş olması. Kendisi de 1999 yılında Uday tarafından ölümle tehdit edilince fabrika müdürü olarak yürüttüğü görevinden zorla istifa ettirilmiş. ‘Amerikalılar, Saddam’ı devirdiğinde ne kadar rahatladığımızı tahmin edemezsiniz. ‘diyor Khamis.

Baasçı fabrika müdürü görevden ayrılınca, Khamis eski işine geri dönmüş. ‘Amerikalılarla iş yapmak risklidir.’ diyor. Birkaç ay önce, fabrikanın giriş kapısında iki bomba bulunmuş. Khamis üç hafta önce kendisine yapılan suikast saldırısının etkisinden de henüz kurtulamamış. İşine giderken arabasına ateş açılmış ve şüphesiz bu, belli bir hedefe yönelik bir saldırı imiş; saldırganlardan birinin diğerine ‘Müdürü öldürdün mü?‘ diye sorduğu duyulmuş.

Bu, arkadaşlarıyla tartışmak anlamına gelse de Khamis, Amerikan yanlısı pozisyonunu savunmaktan geri kalmıyordu. Ama şimdi, işgalden bir yıl sonra, sanayi bölgesindeki pek çok komşusu iflas etmiş durumda. ‘Arkadaşlarıma ne diyeceğimi bilemiyorum, bu bir kaos.’ diyor.

İşgalden dolayı yaşadığı problemlerin listesi uzun: Mükafat niteliğindeki yeniden inşa sözleşmelerindeki rüşvetçilik, yağmanın durdurulmasındaki başarısızlık, Irak sınırlarını teröristlerden ve düzene girmemiş ithalatlardan korumadaki başarısızlık. Iraklı şirketler, halen yaptırımlarınve yağmanın acısını çekiyorlar, rekabet edebilecek güçte değiller.

Khamis’i en çok endişelendiren nokta, bu politikaların ülkenin işsizlik sorununu arttırarak  pek çok insanı umutsuzluğa sürüklemesi. Iraklı polis memurları, onun fabrikasında çalışan işçilerin aldığı maaşın yarısından daha az para kazanıyor, bu da ‘hayatta kalmak’ için yeterli değil. Normalde yumuşak bir ses tonuyla konuşan Khamis, söz Irak’ı ‘yeniden yapılandırmakla’ görevli olan adama gelince öfkeleniyor. ’Paul Bremer bu ülkeye savaştan daha fazla zarar verdi. Çünkü bombalar binalara zarar verebilir ama insanlara zarar verirseniz, geriye hiç bir ümit kalmaz.’ diyor Khamis.

Camilere gittim, sokak gösterilerine katıldım, Mukteda El Sadr’ın yandaşlarının sloganlarını dinledim. ‘Amerika’ya ölüm,Yahudilere ölüm!‘ diye sloganlar atıyorlar, gerçekten de çok korkutucu. Ama bu, Pepsi fabrikasını yöneten Amerikan yanlısı bir işadamının, burada, Amerika tarafından yaratılmış felakete karşı duyduğu tepkinin bir ifadesi.’Ben hayalkırıklığına uğradım, ama Amerikalılardan nefret ettiğim için değil.‘ diyor Khamis, ’tam tersine, Amerikalıları sevdiğim için. Sevdiğin biri seni incitirse, daha fazla acı çekersin. ‘

Öğleden sonra geç saatlerde fabrikadan ayrıldığımızda, Amerikan işgali altındaki Bağdat sokakları, gazetelerine yapılan saldırıya karşılık kanlı intikam yeminleri eden El Sadr yandaşlarıyla doluydu. Bremer adına konuşan bir sözcü, ‘gazete, insanlara, bizim onların peşinde olduğumuzu  düşündürtüyordu’ diyerek, gazeteyi kapatma kararını savundu.

Artan sayıda Iraklı bu görüşte, ama bunun sebebi tahrik edici bir gazeteden ziyade ABD işgal güçlerinin tahrik edici hareketleri. 30 Haziran ‘ devir teslimi’ yaklaştıkça, Paul Bremer, işgal güçlerinin ‘egemenliğinin’ ilan edilmesinden bunca zaman sonra, hala  gücü elinde tutabilmek için yeni entrikalar peşinde .

Bazı son dakika olaylarını aktaracak olursak; Mart’ın sonunda, Eylül ayında kabul edilen  39 Numaralı yasadan*  sonra, Bremer şimdi de Irak ekonomisini yabancı mülkiyete açacak kanunu geçiriyor ki bu kanunun geçici anayasa hükümlerince, Irak’ın gelecekteki hükümeti tarafından değiştirilmesi yasaklanmış durumda. Bremer, ayrıca, Irak hükümetinin gücünü büyük ölçüde zayıflatacak bir kaç bağımsız düzenleyici kurulun iş başına getirileceğini bildirdi. Örneğin Financial Times’ın bildirdiğine göre ‘bu düzenleyici kurul, İletişim Bakanı Haydar El Abadi’nin lisans iptali tehditleri savurmasını önleyecektir.’ Koalisyon, yabancı güdümlü  konsorsiyuma üç mobil ağ ve ulusal televizyonunişletilmesine izin veren lisansları bir mükafat olarak vermişti.

Geçici koalisyon yönetimi, 30 Haziran’dan sonra ABD hükümetinin yeniden inşa kapsamındaharcayacağı 18.4 milyon doların Irak’taki ABD Büyükelçiliği tarafından idare edileceğini de doğruladı. Para beş yılda harcanacak ve Irak’ın en temel altyapı sektörleri, elektrik, su, petrol ve telekomünikasyon sektörleri dahil olmak üzere emniyet ve adalet sistemi de köklü bir biçimde yeniden biçimlendirilecek. Irak’ın gelecekteki hükümetinin, bu en temel sektörler üzerinde hiç bir söz hakkı olmayacak. Bu fonları yöneten Proje Yönetim ofisinin başındaki Emekli Tuğamiral David Nash,’bu para, Amerikalıların Iraklılara hediyesidir’ diyor. Hediyenin karşılık beklemeden vermek olduğunu unutmuşa benziyor. Yine bu olaylı haftada, Amerikan mühendisleri Irak’ta on dört ‘ kalıcı üssün‘ inşasına başladılar. Bu üsler, Irak’a en az iki yıllığına gönderilecek olan 110.000 askeri barındıracak. Irak’ta Operasyon Birlikleri Müdür Vekili olan  Tugay Komutanı Mark Kimmit, Irak hükümetine danışılmadan inşa edilen bu üsleri, ‘Ortadoğu’da nasıl işler yapacağımızın bir göstergesi’olarak adlandırıyor.

ABD işgal güçleri, Irak Silahlı Kuvvetleri üzerinde kontrolünü devam ettirmek için sinsi bir yola başvuruyor. Bremer, geçici Irak hükümetinin kuruluşundan sonra bile Irak Ordusunun, Amerikan Kıdemli Yüzbaşı Ricardo Sanchez’e karşı sorumlu olmasını yürürlüğe koyan bir emir yayınladı. Washington, bu emri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1511 sayılı kanuni hükmüne dayanarak veriyor. Bu hüküm, Irak’taki politik süreç tamamlanıncaya kadar ABD güçlerini Irak’ın güvenliğini sağlama konusunda yükümlü  kılıyor. ’Politik süreç‘ Irak’ta hiç bir zaman sona ermeyeceğine göre, ABD askeri konrolü elinde tutacak gibi görünüyor.

Bu hummalı faaliyet esnasında, Geçici Koalisyon Yönetimi Irak’ın askeri gücünü sınırlamak amacıyla, Irak için bir milli güvenlik danışmanı atayacağını açıkladı. Amerika tarafından tayin edilecek bu kişi, Condoleezza Rice ile aynı yetkilere sahip olacak ve beş yıl süreyle görev başında bulunacak, yani Irak, demokratik olarak seçilmiş bir hükümete sahip olduktan çok uzun  süre sonra bile bu kişi görevde olacak.

Amerikan hükümetinin Iraklılara bırakmaktan memnuniyet duyduğu  tek bir şey var bu ülkede: hastaneler. 27 Mart’ta Bremer, Amerikan danışmanlarını Irak Sağlık Bakanlığı’ndan çektiğini açıkladı. Böylece sağlık sektörü Amerikan işgalinde ‘tam yetki‘ kapmayı başarabilen ilk sektör oldu.

Bu sonönlemler bir arada ele alındığında, ‘bağımsız Irak’ın‘ ne menem bir şeye benzeyeceği hakkında bize belli ipuçları veriyor: Amerika, askeri ve kurumsal varlığını ondört kalıcı askeri üssü ve dünyanın en büyük Amerikan Elçiliği ile devam ettirecek. Irak’ın askeri gücü, güvenliği ve iktisadipolitikası ve temel altyapıların inşası üzerinde de söz sahibi olmaya devam edecek. Ancak Iraklılar yerle bir olmuş hastaneleriyle başbaşa bırakılacak, ilaç kıtlığına ve temel hijyenik yoksunluklarakendi kendilerine çare bulmaları beklenecek. (Amerikan Sağlık Hizmetleri İdaresi Sekreteri Tommy Thompson, Iraklılar sadece ellerini yıkasa ve duvarlardaki pislikleri temizleseler Irak’ın hastane sorunu çözülür diye yorum yaparak, bunun kendileri için ne kadar az önem arz ettiğini de açığa vurmuş oldu. )

Yakında bir yerde patlamalaryoksa geceleri otelde kalıyoruz. Çarpılarak kapatılan bir arabadan gelen sesleri duyduğumuz her sefer, yerimizden fırlıyoruz. Bazen haberlere göz atıyor, Irak işgalinin Amerika’yı daha güvenli bir yer haline getirip getirmediğine dair yapılan tartışmalara kulak kabartıyoruz. İşgalden sonra Iraklıların kendilerini güvende hissedip hissetmediğiyle ise çok az kişiilgileniyormuş gibi gözüküyor. Bu da çok acı çünkü bu sorular dolaylı olarakbirbiriyle bağlantılı. Khamis’in söylediği gibi ‘Bu düşmanlığa sebep olan savaş değil. Savaştan sonra, şimdi yapılanlar.‘

 

* 39 numaralı yasa Geçici Koalisyon hükümetinin Yabancı Yatırımlarla ilgili olarak getirdiği düzenlemeleri kapsamaktadır.Daha fazla bilgi için www.cpa-iraq.org a bakabilirsiniz.

 

Çeviren: Işıl Şimşek

Let's Make Enemies